ırkçılık

Elitler kimlik siyasetini neden pek sever?

Dört yıllık Biden döneminin ardından ABD’de Trump yeniden Beyaz Saray’da. Harris’in yenilgisi, Demokratların kimlik siyasetine dayalı stratejisini tekrar gündeme taşıdı. Jacobin’den Melissa Naschek’in sorularını yanıtlayan Vivek Chibber, kimlik siyasetinin ABD’deki tarihsel kökenlerini, sermaye ile bağını ve solun buradan nasıl çıkış bulabileceğini tartışıyor. Kimlik siyasetinin elitlerin elinde bir hegemonya aracı haline getirilerek sınıf mücadelesini geri plana ittiğini savunan Chibber, işçi sınıfının geniş kesimlerini kapsayan bir mücadele inşa etmenin gerekliliğine dikkat çekiyor.

İpek Duben, Şerife 6-7-8-, 1982 (Kaynak: İstanbul Modern).

Emeğin gözüyle toplumsal cinsiyeti, ırkı ve sınıfı yeniden düşünmek

Nancy Fraser, Capital & Class’tan Jule Goikoetxea’nın sorularını yanıtladığı bu söyleşide toplumsal cinsiyeti, ırkı ve sınıfı emek kavramı çerçevesinde yeniden düşünerek kapitalizmin genişletilmiş bir tanımını ortaya koyuyor. Fraser, feminizmi, ırkçılık karşıtlığını ve sendikal hareketi birbirine sıkı sıkıya bağlı üç ayrı emek hareketi olarak ele almayı önerirken geri çekilmek, uzlaşmak ya da romantik tasarılar ortaya koymakla değil karşı hegemonik bloğun nasıl oluşturulacağı sorusuyla ilgilenmemiz gerektiğini hatırlatarak dikkatimizi “sosyalizmin kalbi ve ruhu” olarak tanımladığı toplumsal artık üzerindeki kolektif hâkimiyeti sağlamayı nasıl başarabileceğimiz sorusuna çevirmemiz gerektiğine işaret ediyor.

Irkçılığın yayılması için yedi talimat

Jacques Rancière, ironik bir üslupla ırkçılığın yayılması için belirli ‘talimatlar’ verdiği bu metninde bir ideoloji olarak ırkçılığın nasıl işlediğinin, siyasetin kurumsal veçhelerinden gündelik hayata nasıl sirayet ettiğinin ve toplumsal nazar’ı belirli nesnelere yönlendirerek nasıl kurucu bir hakikat çerçevesine dönüştüğünün ipuçlarını veriyor. 1997 yılında yayımlanan, ırkçılığın ve aşırı sağın siyasal sahneyi yeniden kuşattığı bugünün dünyasında aradan geçen yirmi beş yıla rağmen güncelliğini koruyan bu metin, önemli bir ikaz mahiyeti taşıyor.

Yaşanabilir bir dünya yaratmak

Time Dergisi’nde yayımlanan bu kısa değerlendirmesinde Judith Butler, yaşadığımız gezegenle kurduğumuz ilişkiyi COVID-19 ve toplumsal eşitsizlikler bağlamında yeniden ele alıyor. Pandemi ile pekişen karşılıklı bağlılık hissine vurgu yapan yazar, yaşanabilir bir dünya yaratmanın yolunun katılaşmış bireyselliklerimizi dağıtmaktan geçtiğini söylüyor.

Elitler kimlik siyasetini neden pek sever?

Dört yıllık Biden döneminin ardından ABD’de Trump yeniden Beyaz Saray’da. Harris’in yenilgisi, Demokratların kimlik siyasetine dayalı stratejisini tekrar gündeme taşıdı. Jacobin’den Melissa Naschek’in sorularını yanıtlayan Vivek Chibber, kimlik siyasetinin ABD’deki tarihsel kökenlerini, sermaye ile bağını ve solun buradan nasıl çıkış bulabileceğini tartışıyor. Kimlik siyasetinin elitlerin elinde bir hegemonya aracı haline getirilerek sınıf mücadelesini geri plana ittiğini savunan Chibber, işçi sınıfının geniş kesimlerini kapsayan bir mücadele inşa etmenin gerekliliğine dikkat çekiyor.

İpek Duben, Şerife 6-7-8-, 1982 (Kaynak: İstanbul Modern).

Emeğin gözüyle toplumsal cinsiyeti, ırkı ve sınıfı yeniden düşünmek

Nancy Fraser, Capital & Class’tan Jule Goikoetxea’nın sorularını yanıtladığı bu söyleşide toplumsal cinsiyeti, ırkı ve sınıfı emek kavramı çerçevesinde yeniden düşünerek kapitalizmin genişletilmiş bir tanımını ortaya koyuyor. Fraser, feminizmi, ırkçılık karşıtlığını ve sendikal hareketi birbirine sıkı sıkıya bağlı üç ayrı emek hareketi olarak ele almayı önerirken geri çekilmek, uzlaşmak ya da romantik tasarılar ortaya koymakla değil karşı hegemonik bloğun nasıl oluşturulacağı sorusuyla ilgilenmemiz gerektiğini hatırlatarak dikkatimizi “sosyalizmin kalbi ve ruhu” olarak tanımladığı toplumsal artık üzerindeki kolektif hâkimiyeti sağlamayı nasıl başarabileceğimiz sorusuna çevirmemiz gerektiğine işaret ediyor.

Irkçılığın yayılması için yedi talimat

15 Mayıs 2022

Jacques Rancière, ironik bir üslupla ırkçılığın yayılması için belirli ‘talimatlar’ verdiği bu metninde bir ideoloji olarak ırkçılığın nasıl işlediğinin, siyasetin kurumsal veçhelerinden gündelik hayata nasıl sirayet ettiğinin ve toplumsal nazar’ı belirli nesnelere yönlendirerek nasıl kurucu bir hakikat çerçevesine dönüştüğünün ipuçlarını veriyor. 1997 yılında yayımlanan, ırkçılığın ve aşırı sağın siyasal sahneyi yeniden kuşattığı bugünün dünyasında aradan geçen yirmi beş yıla rağmen güncelliğini koruyan bu metin, önemli bir ikaz mahiyeti taşıyor.

Yaşanabilir bir dünya yaratmak

23 Nisan 2021

Time Dergisi’nde yayımlanan bu kısa değerlendirmesinde Judith Butler, yaşadığımız gezegenle kurduğumuz ilişkiyi COVID-19 ve toplumsal eşitsizlikler bağlamında yeniden ele alıyor. Pandemi ile pekişen karşılıklı bağlılık hissine vurgu yapan yazar, yaşanabilir bir dünya yaratmanın yolunun katılaşmış bireyselliklerimizi dağıtmaktan geçtiğini söylüyor.