Neden savaş?

Kapitalist iktidarın kalbi ABD’de olup bitenleri anlamak önemli, zira dünyayı kasıp kavuran ve bugün de kasıp kavurmaya devam eden tüm krizler ve savaşlar onun bağrından, ekonomisinden ve iktidar stratejisinden çıkıyor. Maurizio Lazzarato bu yazıda, devam etmekte olan “küresel iç savaşı”, ABD’deki finansal krizlerle ilişkilendiriyor. Dünyayı yok eden krizlerin ve savaşların, iktidar seçkinlerinin son zamanlarda toplumun en hafif tabirle “topyekûn seferber edilmesini” gerektiren bir savaş ekonomisine geri dönüşü gündeme getirdikleri, ABD’de, içeride ortaya çıkan iktidar stratejilerinin bir ürünü olduğunu söylüyor.

Devamını Oku »

Filistin’deki üniversitelerin çağrısı ve umudu yeniden inşa etmek

Filistinli akademisyenler kısa süre önce tüm dünyadaki akademik camiaya dönük bir çağrı yayımladı. Çeşitli platformlarda dile getirilmeye ve karşılık bulmaya başlayan bu çağrı, Kanada’da düzenlenen alternatif bir etkinlikte de birinci ağızdan gündeme getirildi: Çağrının imzacısı akademisyenler, Kanada’da siyaset bilimcilerin düzenlediği alternatif bir konferanstaydı. Etkinliği yerinde izleyen Ulaş Taştekin’den konferans notları, ve elbette Gazzeli akademisyenlerin çağrısı…

Spinoza’nın duygular öğretisi

Duyguları neden dikkate almalıyız? XVII. yüzyıldan bir filozof, güncel siyasal yaşantımızı anlamak için bize nasıl bir fayda sağlayabilir? Bir ekonomi, mal ve hizmetlerin yanı sıra duygularımızı ve arzularımızı da üretiyor olabilir mi? Mustafa Çağlar Atmaca’dan “Duygulanımsal bir Ekonomi için Notlar” yazı dizisinin ilk bölümü…

Duyguların ekonomi politiği

“Duygulanımsal bir Ekonomi için Notlar” yazı dizisinin üçüncü bölümünde Mustafa Çağlar Atmaca, kapitalist üretim ilişkilerinin kendini yeniden üretmesini sağlayan mekanizmaların izini, Marx ve Spinoza’nın açtığı ortak patikadan sürmeyi öneriyor. Bizi çalışmaya, emeğimizi satmaya, kapitalist üretim ilişkilerini sürdürmeye iten kapitalist zorun kendisini nasıl normalleştirdiğini; zorunda bırakıldığımız bir yaşamı benimsemeyi nasıl öğrendiğimizi, onu “tutkuyla” nasıl arzulayabildiğimizi Marx’a dayanan bir zaman ekonomisi üzerinden tartışmayı sürdürüyor.

2008 krizi Çin hegemonyasının başlangıcı olabilir mi?

Sistemik birikim döngüleri yaklaşımı üzerinden Çin’i analiz ettiği bu yazıda Can Deniz Turna, 2008’den bu yana dünyada devam eden kriz halini, ABD ve Çin arasında artan rekabeti ve artan ticari/askeri gerilimleri Arrighi’nin yaklaşımını kullanarak anlamaya çalışıyor.

Siyasi Kapitalizm: Küresel kapitalizmin yeni çağına taze bir bakış

ABD merkezli “siyasi kapitalizm” tartışmalarını ele aldığı bu yazıda Berkay Koçak, Robert Brenner’ın siyasi kapitalizmin “sermayenin kâr oranını saf politik güç ile belirleyen yeni bir birikim rejimi olduğu” tespitini açıyor. Koçak’ın tabiriyle, bu birikim rejiminde, klasik liberalizm paradigmasının en kor çekirdeğinde olan piyasa kapitalizmi (görünmez el), yerini kâr ve güç arasındaki ilişkinin siyasi kertede belirlenmeye başlandığı, bölüşümün yukarı yönlü ince bir mühendislik ile planlandığı ve sınıfsal bir uzlaşı olmadan kurulan yeni bir örgütlenmeye bırakıyor.

Finansallaşma bağlamında merkez bankalarının kriz yönetimindeki rolleri

2008 kriziyle birlikte enflasyonla mücadelenin ötesinde yeni roller ve araçlar üstlenen merkez bankalarını tarihsel bir perspektiften ve güç ilişkileri boyutunu ihmal etmeden incelediği bu yazıda Derya Başarangil, devlet ile piyasaları birbirinden ayrı ele almamak gerektiğini vurgulayarak merkez bankalarının kriz müdahalelerinin, finansallaşmanın genel mantığı sürdüğü sürece küresel kapitalist işleyiş içerisinde onu dönüştüren ve var olan kriz eğilimlerini aşmaya yarayan bir kriz yönetim stratejisinin parçası olmaya devam edeceğini ifade ediyor.

Geç faşizm üzerine notlar

Gerek ulusal gerekse küresel ölçekte yaşanan politik süreçleri anlamak adına, belki de daha önce hiç olmadığı kadar, faşizm analojisine başvurulduğu bir dönemdeyiz. Alberto Toscano, Bloch’tan Adorno’ya, Sartre’dan Banaji’ye yirminci yüzyılda geliştirilen bir dizi faşizm teorisinden hareketle, bu analojinin bize ne gibi bilişsel ve stratejik olanaklar sunduğu üzerine kapsamlı bir tartışma yürütüyor. Geçmiş faşizm teorilerinin izini bugünde süren Toscano, öne sürdüğü “geç faşizm” kavramsallaştırması ile günümüze güçlü bir ışık tutuyor.

Neden savaş?

Kapitalist iktidarın kalbi ABD’de olup bitenleri anlamak önemli, zira dünyayı kasıp kavuran ve bugün de kasıp kavurmaya devam eden tüm krizler ve savaşlar onun bağrından, ekonomisinden ve iktidar stratejisinden çıkıyor. Maurizio Lazzarato bu yazıda, devam etmekte olan “küresel iç savaşı”, ABD’deki finansal krizlerle ilişkilendiriyor. Dünyayı yok eden krizlerin ve savaşların, iktidar seçkinlerinin son zamanlarda toplumun en hafif tabirle “topyekûn seferber edilmesini” gerektiren bir savaş ekonomisine geri dönüşü gündeme getirdikleri, ABD’de, içeride ortaya çıkan iktidar stratejilerinin bir ürünü olduğunu söylüyor.

Felsefe neden Yunanlılarla birlikte ortaya çıktı?

Felsefe nedir? Neden Yunanlılar tarafından icat edilmiştir? Felsefede Yunanlılara özgü olan nedir? Gilles Deleuze’ün Michel Foucault üzerine verdiği derslerin üçüncü cildi olan “Özneleşme”, editörlerimizden M. Çağlar Atmaca’nın çevirisiyle, önümüzdeki hafta Otonom Yayınları etiketiyle raflardaki yerini alacak. Kitaptan aldığımız bu metin, Deleuze’ün, bir öğrencisinin işte bu sorularına verdiği yanıttan tadımlık bir kesit.

Bir yoksulluktan diğerine kapitalizm ve Türkiye

Yoksulluğu toplumun dışında, marjinal bir olgu olarak ele alan ana akım sosyal bilimler literatürünün önemli bir bölümü onu bireyin kendi tercihlerinin bir sonucuna indirger. Ahmet Haşim Köse ve Serdal Bahçe ile yaptığımız bu söyleşi, yoksulluğu konuşmak için öncelikle “nasıl bir toplumda yaşadığımızı” sormak gerektiğine yapılan vurguyla, yoksulluğun kapitalist bir toplumdaki kendine özgü biçimlerine dikkat çekiyor. Köse ve Bahçe, yoksulluğu kendi başına bir olgu, yoksullaşmayı ise bireysel tercihlerin bir sonucu olarak ele almak yerine onun, tarihsel olarak işçileşmenin ayrılmaz bir dışa vurumu olduğuna işaret ediyor.