Dijital yayın platformları, müzikteki tekel pozisyonlarını pandemi boyunca büyütürken, Ted Mair, bu tekelleşmenin ortaya serdiği sonuçların şarkıların yapılarında dahi fark edilebilir hale geldiğini öne sürüyor.
Devamını Oku »Dijital yayın platformları, müzikteki tekel pozisyonlarını pandemi boyunca büyütürken, Ted Mair, bu tekelleşmenin ortaya serdiği sonuçların şarkıların yapılarında dahi fark edilebilir hale geldiğini öne sürüyor.
Devamını Oku »Sokakların boşalıyor olmasının yol açtığı umutsuzluk, kayıtsızlığa teslim olmanın hissettirdiği suçluluk ve
Bir önceki başlığını Intan Suwandi ile ‘emperyalizm’ tartışmaları ekseninde gerçekleştirdiğimiz ‘Neoliberalizm özel
Bu dosyada, yoksulluk olgusunun geçmişten taşıdığı unsurların ve bugünün özgüllüğünde edindiği yeni
Karşımızdaki bu tabloda iş=yaşam denkliği kurmak hiç de abartılı olmaz zira kapitalist
Karşımızdaki bu tabloda iş=yaşam denkliği kurmak hiç de abartılı olmaz zira kapitalist bir üretim biçiminde bir işte çalışmanın zorluklarından daha kötü olan bir işte
Doğal afetler, yangınlar, savaşlar, pandemi ve elbette mücadele... Yüzyılımızın beşte birini geride bıraktığımız 2020, müstakil bir takvim yılından çok daha fazlasıydı. Onur Acaroğlu'ndan, salgının
Türkiye’de münakaşa hürriyetinin geçirdiği dönüşümün son on beş yılına baktığımızda, Ahmet Emin Yalman’ın seksen yıl önce münakaşa hürriyetine dair değerlendirmelerinin, AKP iktidarının da kamusal
İnsanın insanca yaşaması gerektiğine dair inancın lensleri gözlere takıldığında, belki de komplo teorisyenleri, normale dönüş taraftarlarından çok daha fazla organik olarak “aydınlanmış” görülmelidirler.
Dijital yayın platformları, müzikteki tekel pozisyonlarını pandemi boyunca büyütürken, Ted Mair, bu tekelleşmenin ortaya serdiği sonuçların şarkıların yapılarında dahi fark edilebilir hale geldiğini öne sürüyor.
Sokakların boşalıyor olmasının yol açtığı umutsuzluk, kayıtsızlığa teslim olmanın hissettirdiği suçluluk ve örgütün çözülüşünün getirdiği endişe… Tükenmişlik, tarihsel bir dönem, bir “çağ” teşkil ediyor mu? Bu durum hakkında ne yapabiliriz? Bu soruyu cevaplamak, ciddi ve rahatsız edici bir şekilde tükenmişlikle hesaplaşmak anlamına geliyor.
Büyük ölçüde otomatize edilmiş bir dünyada insanların yeri ne olacak? Kitlesel bir teknolojik işsizlik mi kapıda? "Automation and the Future of Work" kitabı geçtiğimiz yılın sonunda Verso'dan yayımlanan Aaron Benanav, bu sorular etrafında işin ve çalışmanın geleceğini tartışıyor.
Pandeminin gün gibi ortaya çıkardığı gerçek şu: İklim çöküşü, yapısal işsizlik ve git gide düşen yaşam standartlarıyla yüzleşilen ve bütün bunların faturasının en ağır biçimleriyle yoksullara çıkarıldığı geleceksiz bir dünyaya doğru ağır adım yürüyoruz.
Dijital yayın platformları, müzikteki tekel pozisyonlarını pandemi boyunca büyütürken, Ted Mair, bu tekelleşmenin ortaya serdiği sonuçların şarkıların yapılarında dahi fark edilebilir hale geldiğini öne sürüyor.
Sokakların boşalıyor olmasının yol açtığı umutsuzluk, kayıtsızlığa teslim olmanın hissettirdiği suçluluk ve örgütün çözülüşünün getirdiği endişe… Tükenmişlik, tarihsel bir dönem, bir “çağ” teşkil ediyor mu? Bu durum hakkında ne yapabiliriz? Bu soruyu cevaplamak, ciddi ve rahatsız edici bir şekilde tükenmişlikle hesaplaşmak anlamına
Bir önceki başlığını Intan Suwandi ile ‘emperyalizm’ tartışmaları ekseninde gerçekleştirdiğimiz ‘Neoliberalizm özel dizisi,’ Galip Yalman’ı ağırladığımız ‘otoriterleşme’ söyleşisiyle devam ediyor. Dizimizin üçüncü bölümünde neoliberalizmin ilk yıllarından pandemi dönemine süregelen, kürenin dört bir yanında gözlemlediğimiz otoriterleşme eğilimlerini konuştuk.
Bu dosyada, yoksulluk olgusunun geçmişten taşıdığı unsurların ve bugünün özgüllüğünde edindiği yeni biçimlerinin yarattığı güncel yoksulluk kompozisyonunu tartışmaya açmak istiyoruz.
Primarily with their sheer presence, FUL and organisations with a similar orientation reveal that despite all odds, people are driven to make time to pursue knowledge and science for their inherent values, and that it is wrong to commercialise institutions which hope
Karşımızdaki bu tabloda iş=yaşam denkliği kurmak hiç de abartılı olmaz zira kapitalist bir üretim biçiminde bir işte çalışmanın zorluklarından daha kötü olan bir işte çalışamıyor olmanın zorluklarıdır. Bu denklem, sadece işte çalışamamanın, ya da bununla beraber işte çalışmanın zorlukları sebebiyle değil, daha
Büyük ölçüde otomatize edilmiş bir dünyada insanların yeri ne olacak? Kitlesel bir teknolojik işsizlik mi kapıda? "Automation and the Future of Work" kitabı geçtiğimiz yılın sonunda Verso'dan yayımlanan Aaron Benanav, bu sorular etrafında işin ve çalışmanın geleceğini tartışıyor.
Türkiye sosyalist hareketinin önemli isimlerinden Dr. Hikmet Kıvılcımlı üzerine yazdığı “Barbarın Tarihi, Ezilenin Dini: Hikmet Kıvılcımlı’da Tarih ve Din” başlıklı kitabı geçtiğimiz günlerde İletişim Yayınları etiketiyle raflardaki yerini alan Canan Özcan Eliaçık ile kitabı vesilesiyle Kıvılcımlı üzerine konuştuk.
Pandeminin gün gibi ortaya çıkardığı gerçek şu: İklim çöküşü, yapısal işsizlik ve git gide düşen yaşam standartlarıyla yüzleşilen ve bütün bunların faturasının en ağır biçimleriyle yoksullara çıkarıldığı geleceksiz bir dünyaya doğru ağır adım yürüyoruz.
Pınar Bedirhanoğlu ile gerçekleştirdiğimiz ‘Neoliberalizm ve Devlet’ başlıklı söyleşi ile başladığımız ‘Neoliberalizm özel dizisi’, Intan Suwandi’nin konuk olduğu ‘Emperyalizm’ tartışmasıyla devam ediyor. Neoliberal küreselleşme sürecinde emperyalist sömürü ilişkilerinin nasıl bir dönüşüme uğradığı üzerine odaklanan söyleşi, küresel iş bölümünün güncel görünümlerinden Covid-19 sonrası
Our special series on neoliberalism, which we initiated with an interview with Pınar Bedirhanoğlu, titled "Neoliberalism and the State", continues with an interview with Intan Suwandi, where we discussed imperialism. Focusing primarily on the transformation of imperialist relations of exploitation in the
Beş başlıktan oluşacak 'Neoliberalizm özel dizisi'nin ilk konuğu Pınar Bedirhanoğlu. Kapitalist devletten modern devlet biçimine; toplumun siyasal İslamcı dönüşümünden yolsuzluğa; finansallaşma ile dönüşen sınıf ilişkilerinden emeğin mücadelesine uzanan geniş bir düşünsel çerçevede kendisi ile ‘neoliberalizm ve devlet’i konuştuk. Üstünde çokça durulan ama
This interview series will serve to both critique a social reality fraught with contradictions sharpened by the day and rethink the theoretical arsenal indispensable to the construction of an egalitarian society.
Bu söyleşi dizisi ile çelişkileri her geçen gün derinleşen toplumsal gerçekliğimizi tartışırken aynı zamanda sınıfsız bir toplumun inşasında gereksindiğimiz kuramsal gereçleri gözden geçirmek isteğindeyiz.
Doğal afetler, yangınlar, savaşlar, pandemi ve elbette mücadele... Yüzyılımızın beşte birini geride bıraktığımız 2020, müstakil bir takvim yılından çok daha fazlasıydı. Onur Acaroğlu'ndan, salgının bile dizginleyemediği; Avrupa'dan Asya'ya, Afrika'dan Amerika'ya yayılan, dünyanın dört bir yanını kasıp kavuran isyanlara küresel bir bakış...
Türkiye’de münakaşa hürriyetinin geçirdiği dönüşümün son on beş yılına baktığımızda, Ahmet Emin Yalman’ın seksen yıl önce münakaşa hürriyetine dair değerlendirmelerinin, AKP iktidarının da kamusal alana içkin özgürlükleri kısıtlamak için başvurduğu iki temel gerekçede kendisini açığa çıkardığını görüyoruz.
İnsanın insanca yaşaması gerektiğine dair inancın lensleri gözlere takıldığında, belki de komplo teorisyenleri, normale dönüş taraftarlarından çok daha fazla organik olarak “aydınlanmış” görülmelidirler.
Belki de hayat kurtaracak yeni tedavilerin geliştirilmesinin bu şirketler için voliyi vurmaktan başka bir anlam ifade etmediğini biliyoruz. Şimdi bu şirketlerden, Covid aşısıyla ilgili bundan farklı bir yaklaşım beklememiz ne kadar mümkün?
COVID-19 salgını tam da küresel liderleri elzem ilaçların geliştirilmesinde kullanılan bu modeli yeniden düşünmeye yönlendirmesi gereken türden bir felakettir. Küresel bir salgının ortasında, tüm gezegenin sağlığını ve ekonomik çıktılarını neden ilaç şirketlerinin iş planları belirliyor?
Feminist hareket, kamu borçluluğu meselesinin henüz gündemin ana belirleyeni hâline dönüşmediği günlerde bile özel/aile-içi olarak görülen borçlandırma ile kamusal borçlandırma arasındaki köprüyü kurabilmişti. Bu başarısının arkasında yatan ise, feminist hareketin borcun bizatihi kendisini bir çeşit itaat üretme makinesi olarak ortaya koyabilmesidir.