Kanada Siyaset Bilimi Derneğinin (Canadian Political Science Association) her sene mayıs ya da haziran ayında düzenlediği konferans bu sene 12-14 Haziran tarihleri arasında Montreal’de gerçekleşti. Konferans Kanada’daki siyaset bilimcilerin çok büyük bir bölümü tarafından takip ediliyor ve oldukça geniş bir katılımla gerçekleşiyor. Bu alanda çalışan akademikler açısından da yıllık toplanma ve o sene üretilen çalışmaları paylaşma alanı niteliğinde. Bu sene konferansın McGill Üniversitesi kampüsünde düzenlenmesi planlandı ancak üniversite yönetiminin iki konuda aldığı sorunlu tutum organizasyona damga vurdu.
İlk husus, McGill kampüsünde soykırım karşısında Filistin’le dayanışmak için geçtiğimiz aylarda kurulan çadırlarla ilgiliydi. Üniversite yönetimi iki kez çadırları polis zoruyla kaldırmak üzere mahkemeye başvurdu ancak mahkeme iki girişimde de bu talebi reddetti. Bu hasmane girişimlerin yanında üniversite yönetimi öğrencilerin soykırımla ilişkili şirketlerle işbirliğine son verilmesi taleplerine karşı kayıtsız kaldı.
Bu gelişmelerle eş zamanlı olarak McGill Hukuk Profesörleri Derneğinin okul yönetimiyle yürüttüğü toplu sözleşme süreci çıkmaza girdi. Bu süreçte okul yönetimi fakülte üyelerinin sendikalaşma haklarını mahkeme kararını beklemeksizin tanımayı ve masaya oturmayı reddetti. Bunun üzerine Dernek süresiz grev kararı aldı. Bu iki gelişmenin ardından hem Filistin’le dayanışma grupları hem de Hukuk Fakültesi üyeleri okul yönetimini boykot etme ve okulda düzenlenecek etkinlikleri de iptal etme veya başka yerlere taşıma çağrısında bulundu.
Benzer tarihlerde okulda düzenlenecek çok sayıda etkinlikten bazıları Montreal’deki diğer üniversitelere taşındı. Siyaset Bilimi Derneği ise daha önce verilen kimi taahhütleri ve doğabilecek maddi zararın büyüklüğünü gerekçe göstererek konferansı başka bir okula değil de McGill’in çadır ve grev alanının dışındaki bir binasına taşıdı. Bu tutumu yetersiz bulan bir grup akademisyen ve öğrencinin girişimiyle Filistin’le ve Hukuk Fakültesindeki grevle dayanışma temasını merkeze alan alternatif bir atölye organize edildi.[1]
Atölye, Filistinli bir profesörün video konferans yoluyla yaptığı açılış konuşmasıyla başladı. Aslen Gazze şeridindeki bir üniversitede görev yapan profesörün oturumu yaklaşık iki saat sürdü. Profesör soru-cevap kısmından önce yaptığı sunuma Gazze’de soykırım öncesindeki olağan akademik yaşamı anlatarak başladı. Gazze şeridindeki on üniversitede yüz bin civarında öğrencinin eğitim gördüğünü, tıp ve hukuk gibi alanların yanı sıra mesleki yeterliliğe ve uygulamalı bilimlere dönük fakültelerin de olduğunu, daha önce İsrail saldırılarında yıkılan bazı binaları üç kere yeniden yapmak zorunda kaldıklarını detaylarıyla anlattı. Gazze’de soykırım sürerken ve savaşın tüm şiddetini anlık olarak takip ettiğimiz bir dönemde Gazze’deki olağan akademik yaşamı konuşmayı fazlasıyla rahatsız edici bulduğumu söylemeliyim: dinleyiciler, ‘İnsanlar oldukça zor koşullar altında yaşam savaşı veriyorken gerçekten önceliğimiz bu muydu?’ diye sorarken buldu kendini. Yine de Gazze’deki ruh halini ve beklentileri doğrudan içeriden bilgilerle anlatan konuşmacının bir bildiği olmalıydı.
Sunum, saldırıların ardından Gazze’deki akademik yaşamın nasıl yeniden ayağa kaldırılabileceğine dönük kimi önerilerle devam etti. Elbette, profesörün sunduğu önerilerin geri planında, bu sunumdan hemen önceki günlerde yaklaşık 200 akademik tarafından imzalanan ve çevirisini aşağıda paylaştığımız açık mektup vardı.[2] Bu bölümde öne çıkan vurgulardan bir tanesi diğer ülkelerle akademik dayanışmanın bireysel girişimler düzeyinde olduğu ve bunu daha kurumsal/kalıcı bir işbirliğine dönüştürme ihtiyacı üzerineydi. Bir diğer vurgu, yapılabilecek kimi pratik işler üzerineydi: dayanışma göstermek isteyen akademisyenler internet üzerinden dersler verebilir, Gazze’deki üniversitelerin giderlerini karşılamak için ayni ya da nakdi yardım yapabilir, öğrencilerin kayıt parası ödemelerine destek verebilir, öğrencilerin çevrimiçi derslere katılımı için gereken ya da okulda kullanacakları diğer ekipmanın tedariki için destek sağlayabilirlerdi. Benzer şekilde Gazze’deki akademisyenler ve öğrencilerle ortak araştırmalar yapılabilirdi.
İlk bakışta iyi niyetli pratikleri sıralayan bu listenin Gazze’deki yaşam açısından ne gibi bir anlam ifade edebileceği sunumun soru-cevap kısmında daha belirgin hale geldi. Soru-cevap bölümünde Profesör, Filistinlilerle akademik dayanışma konusunda gösterilen bazı iyi niyetli yaklaşımların, oradaki akademikleri ya da öğrencileri Filistin dışındaki okullarda ağırlayarak akademik yaşamın içinde tutmayı önerdiklerine dikkat çekti. Bütün iyi niyetine rağmen, sorunları olan bir yaklaşımdı bu. Elbette, bazıları diğer ülkelerdeki üniversitelere gidip kimi alışverişlerde bulunmalı ve elde ettiği kazanımları Filistin akademisiyle buluşturmalıydı. Ancak, şu aşamada esas öncelik verilmesi gereken, Filistin’deki akademik kurumların direnç göstermesi, yeniden inşa edilmesi ve ayağa kaldırılmasıydı. Filistin’deki akademiklerin genel yaklaşımını ifade eden Profesörün bu konudaki çağrısı çok netti:
Bize yardım etmek isteyenler bizim buradan ayrılmamıza neden olacak seçenekler sunuyor. Oysa bizim burada kalmaya, burada direnmeye ve buradaki kurumlarımızı yeniden ayağa kaldırmaya ihtiyacımız var. Burada şu anda sefil koşullar altındayız, çadırda yaşıyoruz, içme suyu bulmaya çalışıyoruz, çok daha acil ihtiyaçlarla çevriliyiz ve herkes kaçıp kurtulmak istiyor. Zaten İsrail de tam olarak bunu istiyor. Oysa bizim bir şekilde öğrencilerimize burada hayatın normale döneceğine, burayı terk etmeyeceğimize, İsrail’in bizi yerimizden edemeyeceğine, direneceğimize dair bir umut vermemiz lazım yoksa bu çocukların yaşamak için sebebi kalmayacak. İsrail de bunu istiyor zaten, ama buna direneceğiz, bunun için de umuda ihtiyacımız var.
Bu konudaki ortak kanaati yansıtması ve Türkçe konuşan akademyaya da bu çağrının uzanması için bu açık mektubun çevirisini de aşağıda paylaşıyoruz.
Gazze’deki akademisyenlerden ve üniversite yönetimlerinden dünyaya açık mektup Gazze’deki üniversitelerden Filistinli akademisyenler ve çalışanlar olarak, bizi ortadan kaldırmaya dönük tüm mevcut girişimler karşısında kendimiz, meslektaşlarımız ve öğrencilerimiz olarak var olmaya devam ettiğimizi ve kendi geleceğimizde ısrarcı olduğumuzu ifade etmek için bir araya geldik. İsrailli işgal güçleri binalarımızı ortadan kaldırsa da üniversitelerimiz hâlâ yaşıyor. Vatanımızda kalma ve Gazze’de, Filistin üniversitelerinde öğretme, çalışma ve araştırma yapmaya ilk fırsatta geri dönme konusunda ortak kararlılığımızı yeniden beyan ediyoruz. Tüm dünyadan arkadaşlarımızı ve meslektaşlarımızı işgal altındaki Filistin’de devam eden akademik soykırım (scholasticide) kampanyasına karşı direnmeye, ortadan kaldırılan üniversitelerimizi yeniden inşa etme konusunda bizimle birlikte çalışmaya ve akademik kurumlarımızın görmezden gelinmesi, ortadan kaldırılması veya bütünlüğünün zayıflatılmasına dönük bütün planları reddetmeye çağırıyoruz. Gazze’deki genç insanların geleceği bize ve halkımızın yetişen nesillerine yardım etmeye devam etmek üzere vatanımızda kalma becerimize bağlı. Bu metni işgal altındaki Gazze’de, Refah’taki mülteci kamplarında işgal güçlerinin bombaları altında ve Mısır ve diğer ev sahibi ülkelerdeki yeni geçici sürgün alanlarında yazıyoruz. Bu çağrıyı, İsrail işgali kolektif ve bireysel yaşamımızın her yönünü ortadan kaldırma çabasıyla halkımıza karşı yürüttüğü soykırım kampanyasına günlük olarak devam ederken yayımlıyoruz. Bizler ebeveynlerimizin, dedelerimizin ve nenelerimizin 1947 ve 1948’de tecrübe ettiği Siyonist askeri kuvvetlerin katliamları ve kitlesel sürgün deneyimlerini yeniden yaşayıp evsiz bırakılırken, ailelerimiz, meslektaşlarımız ve öğrencilerimiz öldürülüyor. Halkımızın nesillerdir inşa ettiği kentsel alt yapımız – üniversiteler, okullar, hastaneler, kütüphaneler, müzeler ve kültürel merkezler – bu kasıtlı ve kesintisiz Nakba nedeniyle yıkıntılar arasında kalmış durumda. Eğitim altyapımızın kasıtlı biçimde hedef alınması, Gazze’yi yaşanmaz hale getirmek ve toplumumuzun entelektüel ve kültürel dokusunu yıpratmak için açık bir girişim. Ancak, içimizde yanan bilgi ve direniş alevini yok etmeye dönük bu girişimlere izin vermeyi reddediyoruz. İsrail işgalinin ABD’deki ve İngiltere’deki müttefikleri, Gazze’de bağımsız bir Filistin’e ait eğitim hayatına dair tüm imkânları ortadan kaldırmayı amaçlayan sözde yeniden inşa planları geliştirerek yeni bir akademik soykırım cephesi açıyorlar. Bütün bu tasarıları reddediyor ve meslektaşlarımızı bunlara herhangi bir biçimde uymaktan kaçınmaya davet ediyoruz. Ayrıca, tüm dünyadan üniversiteleri ve meslektaşlarımızı tüm akademik yardım girişimlerini doğrudan bizim üniversitelerimizde koordine etmeye çağırıyoruz. Bu zor zamanlarda destek ve yardım sağlayarak bizimle dayanışma gösteren tüm ulusal ve uluslararası kuruluşlara yürekten teşekkürlerimizi sunuyoruz. Ancak, bu çabaları Gazze’de Filistin üniversitelerini etkin bir biçimde yeniden açmak için koordine etmenin önemini vurgulamak istiyoruz. Gazze’deki eğitim kuruluşlarını yeniden çalışır hale getirme konusundaki acil ihtiyaca, sadece mevcut öğrencileri desteklemek için değil aynı zamanda yükseköğretim sistemimizin uzun vadeli direnç ve sürdürülebilirliğini sağlamak adına da dikkat çekmek istiyoruz. Eğitim sadece bilgiyi aktarmanın bir aracı değildir, aynı zamanda varoluşumuzun yaşamsal bir parçası ve Filistin halkı için bir umut ışığıdır. Dolayısıyla, altyapıyı onarmak ve üniversitelerin tüm tesislerini yeniden inşa etmek için uzun vadeli bir stratejinin formüle edilmesi elzemdir. Ancak, personel, öğrenci ve yeniden çalışma kapasitesinde kayba neden olabilecek, akademik kuruluşların faaliyetlerini sürdürme becerilerine karşı bir risk barındıran bu çabalar kayda değer miktarda zaman ve ciddi bir finansal kaynak gerektirmektedir. Mevcut şartlar düşünüldüğünde fiziksel altyapının yok olması nedeniyle oluşan kesintinin üstesinden gelmek için hızla internet üzerinden eğitime geçmek bir zorunluluktur. Bu geçiş, akademik personelin maaşlarını da içeren işlem maliyetlerini karşılamak için kapsamlı bir destek gerektirmektedir. Üniversiteler için temel kaynak olan öğrenci harçları, soykırımın başlangıcından bu yana kesintiye uğradı. Gelir eksikliği nedeniyle, personel maaş alamaz hale geldi ve bu durum onları dışarıdaki seçeneklere yönelmek zorunda bırakıyor. Fakülte üyelerinin ve üniversite personelinin geçim sıkıntısının ötesinde, kasıtlı akademik soykırım kampanyasının yol açtığı bu finansal zorluk bizzat üniversitelerin geleceğine dönük varoluşsal bir tehdit oluşturmaktadır. Dolayısıyla, akademik kuruluşların karşı karşıya kaldığı finansal krize yanıt vermek ve hayatta kalmasına yardım etmek için acil tedbirler alınmalıdır. Konuyla ilgili tüm tarafları bu kritik amaca destek vermek üzere çabalarını acilen koordine etmeye çağırıyoruz. Gazze’deki akademik kuruluşları yeniden inşa etmek sadece bir eğitim meselesi değildir; aynı zamanda, direncimizin, kararlılığımızın ve yetişmekte olan nesillerin geleceğini güvence altına almaya dönük ikirciksiz taahhüdümüzün de bir kanıtıdır. Gazze’deki yükseköğretimin kaderi, Gazze’deki üniversitelerin, akademisyenlerin, personelin, öğrencilerin ve bir bütün olarak Filistin halkının elindedir. Dünya halklarının ve vatandaşların devam eden soykırıma son vermek için gösterdikleri çabayı takdir ediyoruz. Anavatandaki ve uluslararası camiadaki meslektaşlarımızı, üniversitelerimizi, halkımızın geleceği ve Gazze’deki Filistin topraklarında kalma gayemiz için savunmaya ve korumaya dönük kararlı çabalarımızı desteklemeye çağırıyoruz. Biz bu üniversiteleri çadırlardan inşa etmiştik. Ve şimdi, arkadaşlarımızın desteğiyle bir kez daha çadırlardan inşa edeceğiz. Gazzeli Akademisyenler ve Üniversite Çalışanları
[1] Organizasyon komitesinin talebiyle etkinlik detayları sınırlı düzeyde paylaşılacaktır.
[2] Uluslararası kamuoyuna seslenen mektubun İngilizce orijinaline ve imzacı listesine buradan ulaşılabilir.