Geçtiğimiz dönemin başında üniversite öğrencilerinin “Barınamıyoruz” eylemleri ile gündemin ilk sırasına yerleşen konut sorunu, büyükşehirler başta olmak üzere yurdun dört bir yanındaki yurttaşların başlıca gündemlerinden biri olmayı sürdürüyor. Kentsel hizmetlere ve kamusal mekânlara erişimin yeterince adil olmadığı bir durumda “emlak olarak konut”, kiracılığı nasıl güvencesizleştiriyor? ‘Yaşanabilir’ bir konut nasıl olmalı? Ama daha da önemlisi, biz onu nasıl savunacağız? Mekânda Adalet Derneği’nden Bahar Bayhan yanıtlıyor.
Romantik bir bakışın nesnesindeki yoksullar, daima dışarılarda bir yerlerde bizi bekleyen, bir öteki olarak hep karşılaştığımız, uzaktan izleyip baktığımız, ilgimize mazhar olurlarsa imajlarını kaydettiğimiz bir “başka dünyadanlık” taşırlar. Kriminalize edici söylemin aksine, oralarda bizim kendimizin bulamadığı sahici ilişkiler, iyi niyetler, güzellikler görür bu romantize edici söylem. Dilara Öztekin, Bauman’ın “hayırseverlik karnavalı” tabirine referansla, Türkiye medyası üzerinden bu yoksulluk güzellemelerini ifşa ediyor.