Fransa’da emeklilik yaşını kademeli olarak 64’e yükseltmeyi öngören düzenlemenin geri çekilmesi için 19 Ocak’ta başlayan eylemlerin üzerinden iki aydan fazla vakit geçti. Henüz yerleşik düzenden kesin bir kopuşun ifadesi olmasa da ‘mezarda emekliliğe’ karşı sokağa dökülen milyonların yarattığı seferberliğin şimdiden pek çok değişime kapı araladığını vurgulayan Ugo Palheta, süregiden mücadelenin potansiyellerine ve sınırlılıklarına ilişkin on bir tez öne sürüyor.
2008 krizine, pandemiye, her gün ortalığa saçılan türlü skandala rağmen kapitalizm ölmedi. İsyanlar her defasında bastırıldı, kapitalist istila daha da otoriter biçimler altında tüm hızıyla sürüyor. Politik ânı kavramak, ona yanıt vermek için bir strateji geliştirmek istiyorsak mevcut konjonktürün titiz bir analizine ihtiyacımız var. Günümüz siyaseti üzerine on üç tezle Alain Badiuo, sol için bir örgütlenme stratejisi de önererek, işte bu görevi üstleniyor. Ona göre bir dünya savaşı artık hiç olmadığı kadar yakın; ve Lenin’in o veciz ifadeleriyle, “ya devrim savaşı engelleyecek ya da savaş devrimi ateşleyecek.” Şimdiye dek hep ikincisi oldu, diyor Badio, ve ekliyor: Bu defa devrim savaşı önlemeli.
Sylvain Lazarus’un temelinde halkın kudreti ile “insanlar düşünür” önermesinin bulunduğu “içsellikteki siyaset” fikri, ufku devlet ile sınırlı olmayan özgürleştirici bir siyasetin nasıl mümkün olacağını irdeliyordu. Bu fikrin izini süren Haider, Alain Badiou ile sıkı teorik bağlara sahip bu düşünürün hangi sorunsal ve teorik mirası devraldığına, Althusser’in bir “dip akıntısı” olarak süregelen varlığına işaret ederek sınıf kategorisinin Marksizm ve özgürleştirici siyaset arasındaki ilişkide sahip olduğu konumu tartışıyor. Haider’in “Marksizm ve Özgürleşme” başlığıyla yayımlanan söyleşisinin ikinci ve son bölümü.
Bugüne ilişkin bir soruya, tanık olduğumuz ayaklanmaların umulan dönüştürücü kudrete sahip olamamalarının doğurduğu hayal kırıklığına yanıt verebilmek için geçmişe doğru bir adım atan Asad Haider, yirminci yüzyıla uzanarak özgürleştirici siyaset bağlamında başarı ve başarısızlığın ne anlama geldiğini tartışıyor. Marksizmin bu yüzyıldaki krizinden günümüze sıçrayan düşünür, geçmişin prosedürlerinin değil, içerdiği yaratıcı keşfin tekrar edilmesine ihtiyaç olduğunu vurgulayarak özgürleştirici siyasetin halkın kudretine dair verilecek bir kararla başladığını söylüyor. Duncan Stuart’ın sorularını yanıtlayan Haider’in “Marksizm ve Özgürleşme” başlığıyla yayımlanan söyleşisinin ilk bölümü.
Pandemi tüm dünyada devletleri ekonomi başta olmak üzere yaşamın her alanına dönük güçlü müdahalelere zorladı. Devletin bu “geri dönüşü”, pek çokları gibi Marksistler açısından da yeni tartışmaların tetikleyicisi oldu. Panagiotis Sotiris, pandemi boyunca öne çıkan kimi argümanları vesile ederek, yönünü Marksist devlet teorisine ilişkin klasik tartışmalara çeviriyor. Devletin, sosyalizmin “bekleme odası” olamayacağı vurgusuyla bizi, ikili iktidar kavramını yeniden düşünmeye davet ediyor.