Son yıllarda Türkiye’de fiilî işçi eylemlerinde gözle görülür bir artış var. Emek Çalışmaları Topluluğu’nun verilerine göre işyeri temelli eylemler içinde fiilî grevlerin oranı 2021’e kadar %20 civarındayken, 2022 ve 2023’te %30’lara ulaştı. Fiilî grevler bu eylemlerin tek biçimi olmasa da veriler, işçilerin doğrudan eyleme yönelmesinde önemli bir mesafe kat edildiğini gösteriyor. Bu eğilimin 2010’ların ortasında Metal Fırtına ile belirginleştiği ve başka örneklerle devam ettiği de söylenebilir.
Çeşitli araştırmalar, bunun yalnızca Türkiye’ye özgü bir deneyim olmadığını ortaya koyuyor. Şili, Güney Afrika, Hindistan, Çin ve Filipinler gibi ülkelerde işçiler, grev yasaklarına rağmen taban örgütlenmeleri aracılığıyla fiilî grevlere başvuruyor. Bu eylemler çoğu zaman yasal çerçeveye meydan okuyan “yasadışı” grevler olarak tanımlansa da, aslında işçilerin taleplerini ifade etmek için formel araçların ötesine geçişini temsil ediyor. Fiilî grevlerin yanı sıra iş yavaşlatma, iş bırakma, işyeri işgali gibi biçimler de bu repertuvarın bir parçasını oluşturuyor.
Fiilî eylemler sınıf mücadelesi tarihinde kuşkusuz yeni değil. Ancak son on yıllarda özellikle Küresel Güney’deki bu artış, kapitalizmin güncel eğilimlerini analiz etmek için yeni bir araştırma ajandası tanımlamayı mümkün kılıyor. Constantine Tsoukalas mealen şöyle demişti: siyasal iktidarı bir toplumsal sınıfın kendi özgül çıkarlarını gerçekleştirme kapasitesi olarak tanımlayacak olursak burjuvazi tarihin hiçbir döneminde şimdi olduğu kadar güçlü olmamıştı. Böylesi bir çağda, üretim faaliyetleri dünya ölçeğinde yeniden organize edilirken pek çok küresel güney ülkesi dünyada hareket halinde olan yatırım imkânlarına cazip bir liman olmak için kendisini bir ‘güzellik yarışması’ içinde buldu. Bu yarışı kazanmanın başlıca koşullarından biri işgücünün ucuzlatılması ve işçi sınıfının örgütsel kapasitesinin zayıflatılmasıydı. Bu durum, ücretlerin baskılanması, iş güvencesizliğin artması, çalışma sürelerinin uzaması ve sendikal baskılarla karakterize olan otoriter emek rejimlerini ortaya çıkardı.
Otoriter emek rejimi tek başına siyasal baskının bir ürünü değil, aynı zamanda neoliberal kapitalizmin yapısal dönüşümünün de bir sonucu. Emek süreçlerindeki otoriterleşme, demokratikleşmenin önünde temel bir engel oluştururken sermaye lehine yaratılan istisnalar emekçilerin yurttaşlık kapsamında kazanılmış haklarını askıya alıyor. Bu çerçevede fiilî işçi eylemlerinin artışı, demokrasi talebinin ve yurttaşlık haklarının yeniden sahiplenilmesinin de somut bir ifadesi haline geliyor.
İşçi sınıfının fiilî eylemlerindeki gözle görülür artışı kapitalizmin bu tarihsel kesitinde işçilerin ortaya koyduğu “ekmek ve onur” mücadelesinin bir tezahürü olarak okuma arayışı bizleri bu dosyayı hazırlamaya yönelten faktörlerin başında geliyor. Bu dosya vesilesiyle tarihin her döneminde belli ölçülerde işlevsel olan fiilî mücadele araçlarını, günümüzde otoriter emek rejimlerine meydan okumanın sürükleyici halkası olarak ele almanın imkânlarını tartışmayı amaçlıyoruz. Bu bakımdan uluslararası deneyimlerin resme dahil edilmesi, bu eğilimlerin dünya-tarihsel momentle ilişkisini kavramak ve Türkiye’yi geniş bağlamda konumlandırmak açısından kritik görünüyor. Bu dosyada, “otoriter emek rejimi”ni sistematik bir kavram seti olarak tanımlamanın imkânını; bu rejimin farklı ülkelerde değişen bileşenlerini ve görünümlerini ve bunun karşısında sınıf mücadelesindeki yeni arayışları; fiilî eylemler ile birlik-dayanışma pratikleri ve toplumsal hareketler arasındaki etkileşimleri; ayrıca BRICS ülkelerindeki emek rejimlerinin otoriter özellikleri ile emperyalizm karşıtı iddialar arasındaki gerilimleri birlikte tartışmayı hedefliyoruz.
Buradan hareketle, önerdiğimiz muhtemel konu başlıkları şu şekilde:
- Sendikal bürokrasi ve fiilî eylemler: Resmi sendikal yapılar ile taban inisiyatifleri arasındaki gerilimler.
- Toplumsal hareketlerle kesişim: Kadın hareketi, gençlik hareketi, çevre hareketleri gibi dinamiklerle fiilî işçi eylemlerinin ilişkileri.
- Mekânsal boyut: Organize sanayi bölgeleri, taşeron zincirleri, lojistik merkezleri ve platform ekonomisi gibi mekânlarda fiilî eylemler.
- Dijital çağ ve örgütlenme: Sosyal medya ve dijital ağların fiilî eylemlerin örgütlenmesi ve görünürlüğündeki rolü.
- Uluslararası karşılaştırmalar: Şili, Güney Afrika, Hindistan, Çin ve Filipinler gibi ülkelerdeki deneyimlerin karşılaştırmalı incelenmesi.
- Demokrasi tartışmaları: Otoriter emek rejimleri ile demokratikleşme süreçleri arasındaki gerilimler.
- Kültürel boyut: İşçilerin “ekmek ve onur” mücadelesinin sembolik, kültürel ve ideolojik boyutları.
Dosya için hazırlayacağınız metinlerin 2500 kelimenin altında olmamasını tercih ediyoruz. Metinlerinizi .doc veya .docx uzantılı dosya formatında göndermenizi rica ediyoruz. Yazılarınızda kullanacağınız çevrimiçi erişilebilir kaynakları, ilgili cümlelere gömülü olarak (hyperlink) ekleyebilir, metin açısından temel oluşturduğunu düşündüğünüz kaynakları ise Word’ün “Dipnot Ekle” özelliğini kullanarak metin sonu referansı biçiminde gösterebilirsiniz.
Yazı içerisinde kullanacağınız görsel malzemeyi, mümkünse kaynağını belirterek, bize göndereceğiniz mailde JPG veya PNG uzantılı dosya formatında ayrıca göndermenizi bekliyoruz. Görsel malzemenin en az 720x… boyutlarında olması, görselin yayımlanma kalitesi açısından önemlidir.
Yazılarınızı “editor@textumdergi.net” adresine “DOSYA – Fiilî Eylemler” konu başlığı ile gönderebilirsiniz.
Özet gönderimi için son tarih: 20 Ekim 2025
Tam metinlerin gönderilmesi için son tarih: 20 Aralık 2025
Dosya yayım tarihi: 12 Ocak 2026
İletişim: iletisim@textumdergi.net