Neoliberal saldırının vites arttırdığı bir çağda Doğu emekçilerine bir biçimiyle umut olmuş olan, onları bütün özgünlüklerini koruyarak aynı çatı altında bulundurabilmiş bu kurum, başka bir ifadeyle ‘Kızıl Mekke’, bize geçmişten uzanan bir el olarak sömürüye karşı mücadelede ve zamanın ruhu incitmede üniversitenin yeri konusunda ipuçları verebilir.
Dostoyevski’nin eserlerine beslediğimiz hayranlığın, onun üzerimizde bıraktığı etkilerin biçimsel ve fikirsel kökenlerinin soruşturulması, bize okurun eserleri alımlayış pratiğinde ortaya çıkan tavırlara ilişkin halen bir perspektif sunabilir mi?