Neoliberal kapitalizmin çıkmaz sokağında

Dünyanın ahvali nicedir bir çıkmaz sokak olarak betimleniyor. Dünyanın her köşesinde pahalılıktan, yoksulluktan, işsizlikten, borçluluktan mustarip milyarlarca insan ise bir çıkış arıyor. Ekonomik darboğaza, siyasal alanı toplumsal taleplere sınırlayan otoriter siyasal rejimleri eklediğimizde çıkışın kendisinin iktisadi, siyasi ve sosyal anlamda var olanın ötesine uzanması gerektiği açık. Kitaplarından makalelerine ve köşe yazılarına kadar yazdıkları her dile çevrilen, dünyanın en saygın iktisatçılarından Prabhat Patnaik ile neoliberal kapitalizmin krizini, otoriter rejimleri ve bu çıkmazın alternatiflerine dair “ne yapmalıyı” konuştuk.

Fransa’daki eylemler üzerine on bir politik tez

Fransa’da emeklilik yaşını kademeli olarak 64’e yükseltmeyi öngören düzenlemenin geri çekilmesi için 19 Ocak’ta başlayan eylemlerin üzerinden iki aydan fazla vakit geçti. Henüz yerleşik düzenden kesin bir kopuşun ifadesi olmasa da ‘mezarda emekliliğe’ karşı sokağa dökülen milyonların yarattığı seferberliğin şimdiden pek çok değişime kapı araladığını vurgulayan Ugo Palheta, süregiden mücadelenin potansiyellerine ve sınırlılıklarına ilişkin on bir tez öne sürüyor.

Günümüz siyaseti üzerine on üç tez ve bazı açıklamalar

2008 krizine, pandemiye, her gün ortalığa saçılan türlü skandala rağmen kapitalizm ölmedi. İsyanlar her defasında bastırıldı, kapitalist istila daha da otoriter biçimler altında tüm hızıyla sürüyor. Politik ânı kavramak, ona yanıt vermek için bir strateji geliştirmek istiyorsak mevcut konjonktürün titiz bir analizine ihtiyacımız var. Günümüz siyaseti üzerine on üç tezle Alain Badiuo, sol için bir örgütlenme stratejisi de önererek, işte bu görevi üstleniyor. Ona göre bir dünya savaşı artık hiç olmadığı kadar yakın; ve Lenin’in o veciz ifadeleriyle, “ya devrim savaşı engelleyecek ya da savaş devrimi ateşleyecek.” Şimdiye dek hep ikincisi oldu, diyor Badio, ve ekliyor: Bu defa devrim savaşı önlemeli.

Amazon’u nasıl alt ettik?

Amazon’un New York City’deki en büyük deposunun çalışanları, tüm baskılara rağmen şirkette sendikaya örgütlenen ilk işçiler oldu. Sendikalaşma için yapılan oylama 1 Nisan Cuma günü 2 bin 654 oya karşı 2 bin 131 oyla sendika lehine sonuçlandı. Bu sonuç, 1930’lardan bu yana Amerika Birleşik Devletleri’ndeki en önemli işçi kazanımlarından biri. Eric Blanc’ın Amazon İşçi Sendikası’ndan Angelika Maldonado ile gerçekleştirdiği söyleşi, bu başarıya ilişkin içeriden bir muhasebe.

Post-politikadan hiper-politikaya

Finansal Çöküş’ün damgasını vurduğu dönemde politikleşenler, hiçbir şeyin, hatta sonrasında uygulanan kemer sıkma politikalarının bile politik olarak tanımlanamadığı zamanları hatırlayacaktır. Bugünlerdeyse her şey siyaset. Öte yandan insanların böylesi geniş boyutlardaki yoğun politikleşmelerine karşın pek az kişi bir zamanların klasik, yirminci yüzyıl tarzı siyaset olarak tanımlayabileceğimiz türden örgütlü çıkar çatışmalarına dâhil oluyor. Anton Jäger’e göre bu, ‘post-politika’dan ‘hiper-politika’ya doğru yaşanan bir geçiş.

Tek ihtiyacımız güçlü bir devlet mi?

Pandemi tüm dünyada devletleri ekonomi başta olmak üzere yaşamın her alanına dönük güçlü müdahalelere zorladı. Devletin bu “geri dönüşü”, pek çokları gibi Marksistler açısından da yeni tartışmaların tetikleyicisi oldu. Panagiotis Sotiris, pandemi boyunca öne çıkan kimi argümanları vesile ederek, yönünü Marksist devlet teorisine ilişkin klasik tartışmalara çeviriyor. Devletin, sosyalizmin “bekleme odası” olamayacağı vurgusuyla bizi, ikili iktidar kavramını yeniden düşünmeye davet ediyor.

Evrensel faşizm?

Ugo Palheta’nın Historical Materialism’de yayımlanan “Faşizm, faşistleşme, anti-faşizm” başlıklı makalesine yanıt olarak kaleme aldığı bu yazısında Enzo Traverso, son yıllarda küresel ölçekte yükselen aşırı sağ hareketlerin “post-faşist” olarak nitelediği özgün yanlarını anlatıyor. Evrensel bir “faşistleşme” dalgasına karşılık Traverso, ulusal bağlamların çeşitliliğini gözeten bir anti-faşist mücadeleye olan ihtiyacı vurguluyor.

Walter Benjamin: Mülteci ve Göçmen

Eleştirel düşüncenin özgün kalemlerinden Walter Benjamin, 80 yıl önce bugün Nazilerin işgali altındaki Fransa’dan kaçmaya çalıştığı sırada yaşamına son verdi. Benjamin’in ölüm yıl dönümünde, onun önemli metinlerini İngilizce’ye çevirmiş olan Esther Leslie’nin 5 yıl önce kaleme aldığı metinden parçaları çevirdik.

Dört elle yazmak

Birlikte yazmanın temel sırrı, neticede ortaya çıkan metnin yazarların kendi başlarına üretebileceklerinin toplamından çok daha öteye geçebilmesinde yatıyor. Çalışma süreci elbette bileşik bir araştırma üzerine kurulu. Ancak argümanlara karar verme ve de özellikle yazma sürecinde bir çeşit simyacılık vuku buluyor ve Marx’ın bizzat işbirliğinden doğmakta olduğunu söylediği üretici gücü andıran bir şekilde, yeni bir element meydana geliyor.