In the first interview of our series, we spoke with Pınar Bedirhanoğlu on “neoliberalism and the state” in a broad intellectual framework ranging from the capitalist state to the modern state form, from the political Islamist transformation of society in Turkey to corruption across the globe, from class relations transformed by financialization to the struggle of labor. We hope that this in-depth discussion will serve to clear up a myriad of confusion about the state-market-society triangle, on which there has been much debating but no consensus has yet been reached.
Bir önceki başlığını Intan Suwandi ile ‘emperyalizm’ tartışmaları ekseninde gerçekleştirdiğimiz ‘Neoliberalizm özel dizisi,’ Galip Yalman’ı ağırladığımız ‘otoriterleşme’ söyleşisiyle devam ediyor. Dizimizin üçüncü bölümünde neoliberalizmin ilk yıllarından pandemi dönemine süregelen, kürenin dört bir yanında gözlemlediğimiz otoriterleşme eğilimlerini konuştuk.
Beş başlıktan oluşacak ‘Neoliberalizm özel dizisi’nin ilk konuğu Pınar Bedirhanoğlu. Kapitalist devletten modern devlet biçimine; toplumun siyasal İslamcı dönüşümünden yolsuzluğa; finansallaşma ile dönüşen sınıf ilişkilerinden emeğin mücadelesine uzanan geniş bir düşünsel çerçevede kendisi ile ‘neoliberalizm ve devlet’i konuştuk. Üstünde çokça durulan ama bir türlü fikir birliğine varılamayan devlet-pazar-toplum üçgenine dair bu derin tartışmanın, birçok kafa karışıklığını gidereceğini umuyoruz.
Doğru rüzgâr estiği zaman arkamıza almak üzere Krupskaya’nın önerdiği gibi toplumsal ilişkilerin ve sınıf mücadelesinin somut gerçekliğinde pişerek kendimizi eğitmeli; bugün hemen şimdi kendi akademimizi kurmalıyız –ki bir gün istediğimiz eşit, adil, özgür, halkçı akademiyi herkese sunabilelim.
David Graeber ve Lucien Sève, dikbaşlı yürüyüşleri ve düzen dışı yaratıcılıklarıyla, başta antropoloji ve felsefe alanlarında olmak üzere bizlere düşünsel bir cephanelik ve tükenmez bir iyimserlik bırakarak aramızdan ayrıldılar.