Filistinli akademisyenler kısa süre önce tüm dünyadaki akademik camiaya dönük bir çağrı yayımladı. Çeşitli platformlarda dile getirilmeye ve karşılık bulmaya başlayan bu çağrı, Kanada’da düzenlenen alternatif bir etkinlikte de birinci ağızdan gündeme getirildi: Çağrının imzacısı akademisyenler, Kanada’da siyaset bilimcilerin düzenlediği alternatif bir konferanstaydı. Etkinliği yerinde izleyen Ulaş Taştekin’den konferans notları, ve elbette Gazzeli akademisyenlerin çağrısı…
Neoliberal dönemde sınıf bilincinin gelişimine dair handikapları aşma becerisi, 2021 yılının sonu itibariyle yükselişe geçen işçi eylemlerinin ne derece anlamlı siyasal sonuçlar üretebileceğinin de ölçütü olacak. İşçi sınıfı tekrar güneşin altındaki yerini alırken sosyalizme dair hafızayı da tazelemek, sosyalizmi emekçi sınıfların kurtuluş paradigması olarak yeniden canlandırmanın yollarını aramak, bu mücadelelere katkı sunmak için iyi bir seçenek gibi görünüyor.
“Sandık, Sokak ve Ötesi: Türkiye’de Siyasallaşma Biçimleri” başlıklı dosya kapsamında Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Hem Türkiye’de emekçi sınıfların siyasete yaklaşımını hem de halkçı-demokratik güçlerin önümüzdeki sürece nasıl yanıt verebileceğini konuştuk. Bir solukta okunacak bu söyleşide Gürkan, hem mevcut iktidarın ‘olağanüstü’ adımları karşısında gelişecek ittifaklara hem de son dönemde yükselen fiili direnişlere dönük sorularımızı yanıtladı.
İşçi sınıfının siyasal eylemselliği üzerine odaklanan bu söyleşide konuğumuz, son zamanlarda gelişen işçi direnişlerinin etkin isimlerinden biri olan Umut-Sen Örgütlenme Koordinatörü Başaran Aksu. Halil Can İnce ve Ulaş Taştekin’in yürütücülüğünde gerçekleşen bu söyleşide Aksu, direnişçi işçilerin siyasetle ilişkisine ve özellikle Anadolu’daki işçilerin karşı karşıya kaldığı cendereye ilişkin sorularımıza içtenlikle yanıt veriyor.
Büyük beklentiler yaratan ve “artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağına” dair heyecan uyandıran bir isyan, hangi nedenlerle öncesinden de kötü bir noktada sona erdi? Bu sorudan hareketle Ulaş Taştekin, Arap coğrafyasındaki halk ayaklanmalarının Mısır ayağına odaklanarak tartışmaya ilişkin gözlemlerini paylaşıyor.
2020 Avrupa Futbol Şampiyonası, 11 Haziran’da Türkiye ile İtalya arasında oynanan açılış karşılaşmasıyla başladı. Kıraç marşından Dardanel reklamlarına, ay yıldızlı festen maske üzerine iliştirilen bıyığa dek sadece bize has olmayacak zor bir yaz bizi bekliyor. Futbol endüstrisinin ataerkil ve ırkçı bir içerik taşıyan ideolojik işlevini tespit ederken futbola çekişmeli başka anlamlar yüklemenin bir yolu da onun kitlesel icrasını savunmaktan geçiyor olabilir.
Türkiye sosyalist hareketinin önemli isimlerinden Hikmet Kıvılcımlı üzerine yazdığı “Barbarın Tarihi, Ezilenin Dini: Hikmet Kıvılcımlı’da Tarih ve Din” başlıklı kitabı geçtiğimiz günlerde İletişim Yayınları etiketiyle raflardaki yerini alan Canan Özcan Eliaçık ile kitabı vesilesiyle Kıvılcımlı üzerine konuştuk.
Pınar Bedirhanoğlu ile gerçekleştirdiğimiz ‘Neoliberalizm ve Devlet’ başlıklı söyleşi ile başladığımız ‘Neoliberalizm özel dizisi’, Intan Suwandi’nin konuk olduğu ‘Emperyalizm’ tartışmasıyla devam ediyor. Neoliberal küreselleşme sürecinde emperyalist sömürü ilişkilerinin nasıl bir dönüşüme uğradığı üzerine odaklanan söyleşi, küresel iş bölümünün güncel görünümlerinden Covid-19 sonrası dünyaya bir dizi alt başlığa uzanıyor.
Our special series on neoliberalism, which we initiated with an interview with Pınar Bedirhanoğlu, titled “Neoliberalism and the State”, continues with an interview with Intan Suwandi, where we discussed imperialism. Focusing primarily on the transformation of imperialist relations of exploitation in the neoliberal globalization process, the interview covers many issues ranging from the current forms of global division of labor to the post-Covid-19 world
Ruth Grant, başka bir bağlamda “siyasal davranış insan özgürlüğünün bir tezahürüdür” demişti. Gençliğin siyasal eylemle ilişkisi biraz da bu önermeyi andırır. İçinde bulunduğu koşullar itibariyle politik süreçlere çok daha ilgilidir. Bazen de tam da aynı nedenlerle ilgisiz.
12 Eylül 1980’de gerçekleşen darbenin üzerinden tam kırk yıl geçti. Bu darbe, dönemin işveren sendikası TİSK’in başkanı Halit Narin’in ifadeleriyle ‘artık gülme sırasının patronlarda olduğu’ bir dönemin kapılarını aralıyordu. Zaman zaman kesintilere uğrasa da, kırk yıldır sermayenin yüzü gülmeye devam ediyor… Dr. Öğr. Üyesi Ebru Deniz Ozan ile 12 Eylül’e giden süreci, darbe ile gelen yeni birikim stratejisini, kurulan sermaye egemenliği ile patronların bitmek bilmeyen gülüşünü konuştuk.
Bugün Gezi’yi televizyonlarda anlatmanın kenarından bile geçemiyorsanız, bunda Hatırla Sevgili’de kurulan anlatının da payı vardır. Elbette, çok kültürcülüğün apolitik de olsa iyi niyetlere sahip bir çerçeve olduğu düşünülebilir; tabii, bugün içinde yaşadığımız cehenneme giden yolun iyi niyet taşlarından örülü olduğunu göz ardı edersek.
Başka pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de bazı işler evden sürdürülebilirken, ‘evde kalamayanlar’ kendi içinde iki bölükten oluştu.