tezgâh - Page 5

Covid-19’dan sonra bizi ne bekliyor?

2008 krizinin ardından hegemonya bunalımı yaşayan neoliberalizmin yıllar süren özelleştirme ve kemer sıkma politikaları sonucunda işlevsiz hale getirdiği “kamusallığı” tartıştığı bu yazısında Chantal Mouffe, mevzubahis krizi Covid-19 bağlamında ele alıyor ve sağ’a kaptırılmaması gereken bir imkân olarak değerlendirilmesi gerektiğini iddia ediyor.

Walter Benjamin: Mülteci ve Göçmen

Eleştirel düşüncenin özgün kalemlerinden Walter Benjamin, 80 yıl önce bugün Nazilerin işgali altındaki Fransa’dan ayrılmaya çalıştığı sırada yaşamına son verdi. Benjamin’in ölüm yıl dönümünde, onun önemli metinlerini İngilizceye çevirmiş olan Esther Leslie’nin 5 yıl önce kaleme aldığı metinden parçaları çevirdik.

Sermayenin uzun ‘gülüşü’: Ebru Deniz Ozan ile 40. yılında 12 Eylül

12 Eylül 1980’de gerçekleşen darbenin üzerinden tam kırk yıl geçti. Bu darbe, dönemin işveren sendikası TİSK’in başkanı Halit Narin’in ifadeleriyle ‘artık gülme sırasının patronlarda olduğu’ bir dönemin kapılarını aralıyordu. Zaman zaman kesintilere uğrasa da, kırk yıldır sermayenin yüzü gülmeye devam ediyor… Dr. Öğr. Üyesi Ebru Deniz Ozan ile 12 Eylül’e giden süreci, darbe ile gelen yeni birikim stratejisini, kurulan sermaye egemenliği ile patronların bitmek bilmeyen gülüşünü konuştuk.

Savaş ve Pandemi

Deneyimli gazeteci Patrick Cockburn, kendi “salgın” ve “savaş gazeteciliği” deneyimlerinden hareketle günümüzün koronavirüs salgınını ve onun yarattığı “pandemi gazeteciliğini” ele alıyor. “Gazetecilik yaptığım savaşların hiçbiri kesin olarak bitmiş değil. Fakat bunların unutulmasının asıl sebebi, artık haber bültenlerinde yer almıyor olmaları.” diyen Cockburn’e göre, başarılı bir aşı bulunamazsa, benzer bir durumun Covid-19 için yaşanması işten bile değil.

Ümit Akçay ile söyleşi: “Otoriter emek rejimi yıkılmadan demokratikleşme olmaz”

Beklenen 2020 krizine koronavirüsün de dahil olması ile öngörülemez yeniliklere gebe olan mevcut dönüşüm sürecini hem Türkiye hem de dünya ekseninde anlamlandırmak, birbiri ile iç içe geçmiş çok sayıda katmanın ele alınmasını zorunlu kılıyor. Bu anlamlandırma sürecinde bizlere yardımcı olması adına Doç. Dr. Ümit Akçay ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

Dört elle yazmak

Birlikte yazmanın temel sırrı, neticede ortaya çıkan metnin yazarların kendi başlarına üretebileceklerinin toplamından çok daha öteye geçebilmesinde yatıyor. Çalışma süreci elbette bileşik bir araştırma üzerine kurulu. Ancak argümanlara karar verme ve de özellikle yazma sürecinde bir çeşit simyacılık vuku buluyor ve Marx’ın bizzat işbirliğinden doğmakta olduğunu söylediği üretici gücü andıran bir şekilde, yeni bir element meydana geliyor.

Gerçeğin öznelliği

Kapitalizme içkin ideolojik bombardıman ile gerçeğin öznelliği meselesi, birbirlerini durmadan yeniden üreten diyalektik bir süreçler bütününün oluşmasını sağlarlar. İşte tam olarak bu diyalektik yeniden üretme süreçlerini, kapitalizm lehine dengede tutan olgu, “öznel korku duvarları”dır.

Soykırıma varan savaşta Küba destanı

26 Temmuz 1953. Batista Rejiminin stratejik noktalarından Moncada Kışlası’na Fidel ve arkadaşlarından oluşan 135 kişilik devrimci bir grup tarafından baskın düzenleniyor. Baskın, başarısızlıkla sonuçlanıyor. Fakat, 1 Ocak 1959’da zaferini bütün dünyaya duyuracak Küba Devrimci Güçleri, kurulacak yeni ülkenin ilk tohumlarını ekiyor. Küba’nın sosyalizm yolcuğunda önemli köşe taşlarından biri olan baskının 67. yıl dönümünde, ülkeye yönelik halen uygulanmakta olan “abluka”nın geçmişine bakıyoruz.

Alfredo Saad-Filho: “Trump, Johnson ve Bolsonaro Bataklıkta”

COVID-19 salgını sırasında Brezilya, İngiltere ve ABD’nin olağanüstü başarısızlıkları, bir daha asla olmaması gerekenler hakkında değerli dersler sunuyor: virüsün ortadan kalkmasını dileme, bir pandeminin halk sağlığı ve ekonomi üzerindeki potansiyel etkisini hafife almak, kaçınılmaz kısıtlamaları geciktirmek, ve çok daha fazlası… Bu başarısızlıklar, yıkımın temel nedenlerine de güçlü bir ışık tuttu.

Kapitalist nitelikleriyle neofeodalizm

“Özgür ve eşit aktörler”, kapitalizmi feodalizmden ayıran yönetim mantığı kurgusudur. Feodalizm iç içe geçmiş bir hiyerarşiler sistemi değildir yalnızca, ama başkası için iş yapmaktan doğan sömürünün ortadan kaybolmadığı ve somut olarak deneyimlendiği bir sistemdir. Benim sorum bir bakıma Dean’in neofeodalizm dediği dönüşümler boyunca bu kurguya ne olduğu.

Tarihi sihirli kutuya sığdırmak: Hatırla Sevgili

Bugün Gezi’yi televizyonlarda anlatmanın kenarından bile geçemiyorsanız, bunda Hatırla Sevgili’de kurulan anlatının da payı vardır. Elbette, çok kültürcülüğün apolitik de olsa iyi niyetlere sahip bir çerçeve olduğu düşünülebilir; tabii, bugün içinde yaşadığımız cehenneme giden yolun iyi niyet taşlarından örülü olduğunu göz ardı edersek.

Emel Memiş ile söyleşi: “Biz kadınlar hep krizdeydik”

Kadınlar homojen ve tek bir sınıf halinde olmadığı için tüm sınıf ve diğer kategorik ayrımları kesen bir durumda. Tabii ki ortak sorunlarımız var ama bazı sorunlarda ortaklaşamıyoruz. Yoksul hanelerde yaşayan kadınların karşılaştığı sorunlar bambaşka; göçmen, ücretsiz aile işçisi, tarım sektöründe ve kayıt dışı çalışmak durumunda kalanlar bambaşka sorunlar yaşıyor.