Bu dosya çalışması, temel olarak şöyle bir sorudan türemişti: Paranın tarihi kadar eski olan borç kavramının özellikle 2008 sonrası emekçi haneler açısından finansal borçlanmaya evrilmesi ile birlikte ortaya çıkan dinamik, yalnızca bir miktar ve yaygınlık sorunu mu?
Borcun finansallaşmayla birlikte kazandığı yeni işlevler ve bu işlevlerin yarattığı yapısal eşitsizlikler, kapitalizmin sürdürülebilirliği açısından kritik bir öneme sahip. Bu dosya boyunca, borcun tarihsel kökenini ve geçirdiği dönüşümleri inceleyerek, günümüzde büründüğü farklı biçimleri ve toplumsal sonuçlarını konuşmayı amaçlıyoruz.
Şimdilerde çoklu kriz dönemi olarak tariflenen, miladını 2008 krizi olarak kabul edebileceğimiz mevcut dönemin güç ilişkilerinin çözümlenmesi ve ona müdahale söz konusu olduğundaysa artık eleştirel uluslararası politik ekonominin de bir arayış içinde olduğunu açıkça ifade etmek gerekiyor.
Hem küresel kapitalist işleyişin ekonomik, politik, jeopolitik, çevresel güncel sorunlarının tahliline katkı sunacak hem de eleştirel politik iktisadın farklı ekollerin metodolojik ve teorik revizyonu geliştirecek katkı ve önerileri içeren makaleleri bu dosyamızda konuk etmeyi umuyoruz.
Çalışma biçimlerimiz, eğlenme faaliyetlerimiz, sosyalleşme alışkanlıklarımız dönüşüyor; deneyimlerimiz ve kimliklerimiz dâhil olmak üzere her şey, teknolojinin belirlediği bir algoritma içinde işlenerek kontrol edilebilir ve ölçülebilir hale geliyor. Öyle ki, Marx’ın meşhur sözünü şöyle değiştirmek bile mümkün görünüyor: Katı olan her şey verileşiyor.
Bize öyle geliyor ki, çalışma ve istihdam ilişkilerinde gözlemleyebildiğimiz bu “yeniliklerin” ve “gelişmelerin” yanı sıra kapitalist üretim ilişkilerinin doğası gereği dayattığı gereklilikler uyarınca birtakım sürekliliklerin de izi sürülebilir.
Bu dosyayı en geniş planda “siyaset” mefhumu üzerine konuşmak niyetiyle hazırladık. Kelimenin alelade kullanımı değil de devrimci anlamı üzerine; eşit, özgür ve adil bir dünyayı var etmeye, eşitsizliği ve sömürüyü altüst etmeye dönük söz, eylem, hareket ve pratikler demeti olarak siyaset…
Siyasi pratik ve sokak üzerine konuşmak, meseleyi siyasal olan’ın ve siyasetin doğrudan görünüm ve biçimlerinden başlayıp çok daha dolaylı, alternatif, saklı biçimlerine kadar geniş bir konu yelpazesinde ele almayı gerektiriyor. Bununla birlikte, sokak’ın ve genel olarak hayatın çeşitli uğraklarının siyasal muhtevası üzerine düşünmek de bir o kadar önem kazanıyor. Bu minvalde çağrımız, dosyanın ana sorunsalıyla bağlantı kuran çeşitli katkılara açık.
Bazı “ayrıcalıklı” insanlar için yeni yeni “görünür olan”, bir “farkındalık” meselesinin konusu olan yoksulluk olgusu dünyanın çoğunluğu için görünürlük ve farkındalığın ötesinde yoksunlukla malûl bir “yaşam deneyimi”nin ta kendisi –hem de yüzyıllardır! “Madun konuşabilir mi?” Bu ikircikli soruya kesin bir yanıt aramayı bırakıp belki de şu soruyu sormamız gerekiyor: Madun ve yoksulları duyabiliyor muyuz?
Bu dosyada, yoksulluk olgusunun geçmişten taşıdığı unsurların ve bugünün özgüllüğünde edindiği yeni biçimlerinin yarattığı güncel yoksulluk kompozisyonunu tartışmaya açmak istiyoruz.
This interview series will serve to both critique a social reality fraught with contradictions sharpened by the day and rethink the theoretical arsenal indispensable to the construction of an egalitarian society.
Bu söyleşi dizisi ile çelişkileri her geçen gün derinleşen toplumsal gerçekliğimizi tartışırken aynı zamanda sınıfsız bir toplumun inşasında gereksindiğimiz kuramsal gereçleri gözden geçirmek isteğindeyiz.
Üniversite, her geçen gün artan yoğunlukta bir saldırı ile karşı karşıya. Niteliksizleşen eğitim, kadrolaşma, kariyerizm, piyasalaşma, güvencesizlik, gelecek kaygısı, eleştirel düşünceye tahammülsüzlük, ihraç edilen hocalarımız, iş’e yaramayan diplomalarımız… Bu dosya, süregiden bu saldırılar karşısında basitçe bir savunma olmanın ötesinde, neler olup bittiğini anlamak ve başka bir ihtimalin imkânlarını da sorgulamak niyetiyle hazırlandı.
Birlikteliği, adına “Üniversite” denilen kurum aracılığıyla mümkün olmuş ve tamamı üniversitelilerden oluşan bir çevrimiçi yayın kolektifi olarak, ikinci dosyamızda parçası olduğumuz “Üniversite”yi bir kurum, bir fikir, bir mekân ve özgül bir toplumsallık olarak ele almayı planlıyoruz.
Bir grup genç sosyal bilimcinin savaşların, sömürünün, eşitsizliğin, açlığın, yoksulluğun ve tahakkümün son bulduğu bir dünyaya erişme mücadelesine nefesleri yettiğince katkı sunma çabasının ürünü olarak yola çıkan textum, yolculuğuna “Küresel Salgın Günlerinde Emeğin Halleri” başlıklı bir dosya çalışmasıyla başlıyor.